İslâm’a Göre Çocuğun İsmini Kim Koyar? — Bir Antropoloğun Kültürel Yolculuğu
Bir antropolog olarak en çok ilgimi çeken şeylerden biri, insanların dünyayı anlamlandırma biçimleridir.
Her toplum, bir çocuğa isim verirken aslında o çocuğa yalnızca bir kimlik değil, bir anlam da kazandırır. İsim koymak, insan topluluklarında bir geçiş ritüelidir — doğumdan itibaren bireyin topluma kabulünü simgeler. İslâm kültüründe bu ritüel, hem dini hem toplumsal bir sembolizm taşır.
Peki, İslâm’a göre çocuğun ismini kim koyar?
Bu soru, sadece dini bir yanıtı değil, aynı zamanda bir antropolojik derinliği de barındırır. Çünkü İslâm’da isim vermek, birey ile toplum, aile ile inanç arasındaki ilişkinin somut bir ifadesidir.
İsim Koyma Ritüeli: Bir Kimliğin Doğuşu
İslâm toplumlarında doğumun ardından gerçekleştirilen en önemli ritüellerden biri, isim koyma törenidir.
Hadislere göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir çocuğa doğumunun yedinci günü isim verilmesini tavsiye etmiştir. Bu günde aynı zamanda akîka kurbanı kesilir, bebeğin saçı tıraş edilir ve sadaka verilir.
Bu uygulama, çocuğun hem fiziksel hem de manevi bir temizlikle dünyaya adım atmasını temsil eder. İsim, çocuğun topluma kabulünün dilsel bir formudur.
Antropolojik olarak bakıldığında bu, “isimleştirme ritüeli” olarak bilinir.
Birçok kültürde olduğu gibi İslâm kültüründe de, isim bir kimliğin ilk sosyal kodudur.
Toplum, o isim aracılığıyla bireyi tanır, çağırır, ona bir yer verir. İsim koymak sadece bir tercih değil, bir aidiyet inşasıdır.
Kim Koyar? — Ailenin ve Toplumun Ortak Katılımı
İslâm’a göre çocuğun ismini öncelikle babanın koyması sünnete uygundur.
Ancak bu durum katı bir kural değil, kültürel bir gelenekle şekillenmiş bir tercihtir.
Bazı bölgelerde isim koyma görevi dedeye, nineden gelen bir geleneke ya da manevi bir lidere bırakılır.
Bu farklılık, İslâm’ın yerel kültürlerle kurduğu esnek ilişkiyi yansıtır. İslâm antropolojisinde isim koyma pratiği, evrensel bir inanç sistemiyle yerel geleneklerin buluşma noktasıdır.
Bazı toplumlarda şeyhler, imamlar veya aile büyükleri isim koyarken dua eder; bu, adın yalnızca bir “etiket” değil, aynı zamanda bir “dua” olduğunu gösterir.
İsim, böylece hem bir kimlik hem bir niyet taşır — bir dilek, bir temenni, bir dua… “Abdullah” ismi, Allah’a kulluğu simgelerken, “Muhammed” ismi övgüyle anılmayı dile getirir.
Her isim, çocuğun geleceğine dair bir temsildir.
İsimlerin Sembolizmi: Bir Kültürün Dili
Antropolojik olarak isimler, sadece bireysel kimliği değil, toplumsal hafızayı da taşır.
İslâm kültüründe bir çocuğa isim verilirken, genellikle dini şahsiyetlerin, peygamberlerin veya güzel anlamlar taşıyan kelimelerin seçilmesi bu hafızanın yansımasıdır. Bir isim, inancın sözlükteki yansımasıdır.
Arapça kökenli “hasan” kelimesi güzelliği, “ayşe” yaşam doluluğu, “ömer” adalet ve cesareti simgeler.
Bu anlamlar, çocuğa sadece bir ad değil, bir karakter mirası da bırakır. İsim vermek böylece bir toplumsal ileti biçimidir — geçmişin ve geleceğin aynı bedende buluştuğu bir an.
Toplumsal Yapı ve Kimlik: “Bir İsmin Arkasındaki Toplum”
İslâm toplumlarında isim koyma, birey ile topluluk arasındaki bağı güçlendirir.
Bu tören sırasında yapılan dualar, paylaşılan yemekler, verilen hediyeler bir sosyal dayanışma ritüeli oluşturur.
Çocuğun adı açıklandığında, topluluk onu kendi bünyesine dahil eder — artık “o” vardır.
Antropolojik açıdan bakıldığında bu, bireyin doğumdan topluma dahil olma sürecidir.
Bir ismin duyurulması, o çocuğun “bizim” oluşunu ilan eder. İsim, bireyin topluluk içindeki ilk kimlik kartıdır.
Farklı Kültürlerde Benzerlikler
İlginçtir ki, dünyanın birçok yerinde benzer uygulamalara rastlanır.
Afrika kabilelerinde isimler topluluk liderleri tarafından verilir, Uzak Doğu’da doğum zamanı hesaplanarak seçilir, Latin Amerika’da vaftiz babası isim koyar.
İslâm kültüründeki isim koyma törenleri ise bu evrensel pratiğin ruhani bir versiyonudur. İsim verme, insanlığın ortak bir ritüelidir; yalnızca yöntemler farklıdır.
Sonuç: Bir İsmin Taşıdığı Dünya
İslâm’a göre çocuğun ismini kim koyar?
Yanıt, sadece “baba” değildir; bazen dede, bazen anne, bazen toplumun ruhani temsilcisidir.
Çünkü İslâm kültüründe isim, bireysel değil, kolektif bir anlamın ürünüdür.
Antropolojik olarak, isim verme eylemi hem dini hem sosyal bir törendir — bir kimliğin, bir aidiyetin, bir hatıranın şekil bulduğu andır.
Bir çocuğa verilen her isim, geçmişle geleceği birleştirir.
Ve belki de bu yüzden, her isim bir dua kadar derindir: Bir isim, insanın hem bedene hem ruha kazınan ilk izidir.